Sanırım çok turistiko olduğumdan çekiyorum böyle yerleri. Fulya’dan Taksim’e gitmek için taksi gelmeyince yürümeye başladım. Hava da güzel ılık. İstanbul’un son bahar cilvelerinin yaşandığı, yaprakların salınarak yerlere düştüğü günler. Hal böyle olunca yürümek daha keyifli geldi. Zaten trafikte başlamak üzereydi. istanbul’da saat 17:00 den sonra trafik %70 oranında artıyor bence. Biraz yürüdükten sonra 500 metre kadar sağ tarafımda küçük bir bahçe içinde saray gibi bir yapı gördüm. Merakım yine peşimi bırakmadı 🙂 Parmaklıklar arasından bakıp giriş kapısını da görmediğim için geçtiğimi düşündüm. Burayı da görülecek yerler listeme eklemeliyim diye düşünüp yoluma devam ettim. Bir kaç adım sonra önümde bir kapı açıldı 🙂 girş kapısı olduğunu görerek resmen ağzım kulaklarımda içeri daldım. Meğer burası Ihlamur Kasrı’ymış.
Miladı taa 1800lü yıllara dayanıyor. 2,5 TL ödeyerek bahçeye girdim, şöyle bir dolandım ıhlamur ağaçlarının altından. Kuşların sesini , değişik ötüşlerdeki ahengi yakalayarak nasıl da ritmik melodileri oluşturduklarını düşündüm. Şu an milli saraylar ve parklar işletmesine bağlı burası. Bahçenin en dip yerinde bir çay bahçesi buldum kendime kahvemi ve sodamı yudumlayıp yazıyorum size. Soda 2 lira, kahve de 5 lira 🙂 yani bu keyfi ve lüksü yaşamınız için öyle büyük bütçelere gerek yok. Yeter ki kendinizi atın şu beton kutuların içinden.
25000 metrekare civarında bir alana sahip Ihlamur Kasrı arazisinde; bazı kaynaklarda 18. yüzyılın ortalarında Hüseyin Efendi’ye ait bir köşkün yer aldığı yazmaktayken, bazı kaynaklarda ise 3. Ahmet’in kurduğu has bahçenin ıhlamurluğunda yapılmış iki köşkün varlığından söz edilmektedir. Ancak 1849-1855 tarihleri arasında mevcut binalar yıkılarak, yerine Abdulmecit tarafından Nikoğos Balyan’a günümüzdeki köşkler yaptırılmıştır.
Ihlamur Kasrı, Maiyet Köşkü ve Merasim Köşkü adında iki köşkten oluşmuştur. Maiyet Köşkü Merasim Köşkü’ne daha sade bir görünüme sahip olup; genellikle Sultan ve harem kadınları için kullanılmaktaydı. Merasim köşkü ise asıl Ihlamur Kasrı olup, Barok tarzı oymalarla ve süslemelerle bezenmiştir.
Cumhuriyet Dönemi’nde uzun müddet kullanılmayan Kasır, 1952 yılında Merasim Köşkü Tanzimat Müzesi’ne, Maiyet Köşkü de Tarihi Köşkler Müzesi’ne dönüştürülmüştür.1987 yılında bahçesiyle birlikte konuklarına kapılarını açmıştır.
Kendimi Amsterdam-Vondelpark’ta gibi hissettim. Çok iyi geldi ruhum dinendi. Arada insan kendine böyle jestler yapmalı bence, kendinizi özel ve değerli hissediyorsunuz. Yalnız buranın bahçesi biraz bakımsız. Bahçede mini bir hayvanat bahçesi gibi bir alan var, 3-4 tane tavuskuşu yanınızda geziniyor 🙂 az önce burun buruna geldik biraz korkmuş olabilirim 🙂 Ama insanlardan daha az zararsızlar o yüzden içim rahat.
İsterseniz Maçka Parkından aşağı salınarak gelin, isterseniz Mecidiyeköy-Fulya yokuşundan aşağı salınarak gelin, bir şekilde gelin ve bu güzel bahçenin keyfini çıkarın.
0
Bir yanıt yazın